DOLAR 32,5038 0.08%
EURO 34,7826 -0.12%
ALTIN 2.496,260,50
BITCOIN 2067626-2,01%
Antalya
18°

HAFİF YAĞMUR

16:54

İKİNDİ'YE KALAN SÜRE

HMH Construction
İhsan Ticaret
Bagislar Construction
Alanya’da sermaye ne yazık ki gizli gizli el değiştiriyor I ALPER KUTAY YAZDI

Alanya’da sermaye ne yazık ki gizli gizli el değiştiriyor I ALPER KUTAY YAZDI

ABONE OL
07:55 - 12 Mayıs 2022 07:55
Alanya’da sermaye ne yazık ki gizli gizli el değiştiriyor I ALPER KUTAY YAZDI
0

BEĞENDİM

ABONE OL
HMH Construction
Realtor Global

Eminim buradan ismini yazsam siz de “şak” diye tanırsınız, 90’lı yıllarda lokantada garsonluk ve bulaşıkçılık yapan biri var, şimdi beş yıldızlı otel sahibi.

Evlerini, arabalarını, bankadaki milyoncuklarını saymıyorum bile.

Abartmıyorum, aynen öyle!

Helal olsun! İşte azmin zaferi!

Yolda bir yürüyüşü var, adeta rahmetli Kemal Sunal’ın Sahte Kabadayı filminden fırlamış gibi.

Bir içi havayla doldurulmuş özgüven, bir “küçük dağları ben yarattım” edası, sormayın gitsin.

Bulaşıkçılık, garsonluk yaptığı dönemi bilmesek helyum balonuyla Paris’e yumuşak iniş yapan Monte Kristo Kontu sanacağız.

***

Bizzat kendim biliyorum, 90’lı yıllarda sahilde mısır satan başka bir kardeşimizin şimdi nakit para ve gayrimenkullerle beraber en az 50 milyon lirası var.

Yemin etsem başım ağrımaz, çünkü bizzat kendisi söyledi.

***

Hele 90’lı yıllarda lüks bir emlakçıda ortalığı süpüren bir tanıdığım var, şimdi Alanya’nın yükselen değeri olarak gösterilen mahallelerinden birinde, içerden havuzlu lüks konutunda oturuyor, hanımının altında başka, kendisinin altında başka en lüks otomobiller, çocuklar özel okullarda filan, şükela bir hayat yaşıyor.

İsmini söylesem “Evet, vallahi o” diyeceğinize kalıbımı basarım.

***

Allah herkese, hepsine daha çok versin.

Çok şükür kimsenin parasında pulunda, malında mülkünde gözümüz yok.

Peki ama nasıl oldu bunca servet, bunca mal, mülk?

Bu arkadaşlar asgari ücrete talimken, memleketteki, köydeki anasına babasına zar zor para gönderirken, nasıl böyle bir hayatın içine balıklama dalıverdiler.

Sabah 8, akşam 5 çalışarak zengin olunsa, ülkenin yüzde 80’i trilyonluk olurdu ama kazın ayağı öyle değil.

Sıkı durun!

Bunca servetin pek çoğu, şehre yatırım yapmaya gelmiş yabancı yatırımcıyı üçkağıda getirerek yapıldı.

Mesela o dönemler Almanya’dan, Hollanda’dan milyon marklarla, guldenlerle Hans’lar, Daan’lar geldi buralara.

Restoranda yemek yerken, berberde tıraş olurken, satın alacak ev ararken bu arkadaşlarla tanıştı, güvendi, parasını bunlara emanet etti, beraber arsa, otel, bina aldılar, restoran açtılar, işletmelere kendi isimlerini bile verdiler, yediler, içtiler, eğlendiler.

Sonra ilk fırsatta bizim bu alnı secdeden kalkmayan, hiçbir Cuma’yı kaçırmayan, pek çoğu siyasi partilerde, belediye meclislerinde, sivil toplum örgütlerinin yönetiminde en ön saflarda koşturan bu arkadaşlar, yabancı ortaklarının kıçına tekmeyi vurup malın mülkün üzerine oturuverdiler.

***

“Hak, hukuk, adalet” diye feryat eden yabancı ortağına iki göz berelttiler, iki itip kalktılar, ailesini ve kendisini ölümle tehdit edenler bile oldu, hepsini İzmir marşıyla memleketlerine uğurladılar, şimdi “büyük işadamı”, “tanınmış otelci”, “popüler restorancı” diye piyasada dolaşıyor pek çoğu, memleketin en gözde adamları oluverdiler.

Alman, Danimarkalı, Rus, Ukraynalı, Finli, İranlı, Ortadoğulu saf yatırımcı baktı ki bizim memleket bunlar gibi çakal dolu, ülkenin Avrupa Birliği’ne girmesine zihnen daha en az 70-80 sene var, bu çakallar önce güven sağlayıp sonra paraların üzerine yatıyorlar, 2 binli yılların başında çoğu canını zor kurtarıp memleketine kaçtı, çoğu milyon Dolar’larının, Gulden’lerinin, Euro’larının üzerine birer bardak soğuk su içti, çaresizce.

“İyi hoş da, ülkede polis, savcı, yasa yok mu? Niye haklarını aramadılar” diyenleri duyar gibiyim.

Elbette elinde sağlam sözleşme, delil, belge olan parasını ve paçasını kurtardı ama büyük çoğunluğu “güvene dayalı” anlaşmalar yüzünden mağdur oldu, kaçıp gitti buralardan.

***

Buna mukabil, değişen dünya siyaseti, iç savaşlar filan derken, son üç beş yıldır Alanya yeniden yabancı yatırımcı almaya başladı ama bu kez hem Ortadoğu’dan, hem Rusya ve Ukrayna’dan.

Avrupalı uyandı bunların çakallığına. Artık buraya “gelirlerse” sadece bir hafta on günlüğüne tatile geliyorlar, o kadar!

Piyasa; İranlı, Iraklı, Beyrutlu, Lübnanlı, Rus ve Ukraynalı yatırımcıdan geçilmiyor.

Misal, bugün Sivas’ta yaşayan, orada doğup büyümüş sıradan bir vatandaşımızın gözünü kapatın, Sivas’tan getirip Mahmutlar’ın orta yerine bırakın, gözünü açtığında, tabelaları, kaldırımda yürüyenleri, araba plakalarını görse, yemin ederim “Ben Rusya’ya, Ukrayna’ya ne zaman geldim” der.

Bu arada, Mahmutlar, Kestel, Tosmur’dan sonra üç beş senedir Alanya’nın ana caddedeki popüler mekanları en az 5-6 milyon liraya el değiştirmeye devam ediyor.

İsim vermeyeyim; Oba’da, ana cadde üzerinde, denize 30 metre mesafede 5 yıldızlı bir otelin Mersinli sahibi yıllardır müşteri arıyordu, sahibinden nokta kom’a ilan bile vermişti, geçen hafta duydum, oteli trink para Ukraynalı bir işadamı satın alıvermiş.

Misal Lübnanlı bir arkadaş geliyor, sahilde çoğu kaçak “yemeci-içmeci” işletmelerin ortamına bayılıyor, “Kaç papel burası” diyor, 3-4 milyon lira hava parasını gözünü kırpmadan verip anahtarı teslim alıyor.

Eskiden Avrupa’dan yabancı ortak bulma modaydı, şimdi Ortadoğulu, Rus, Ukraynalı yabancı ortak popüler hale geldi.

Ne ilginçtir, bu Ortadoğulu, Rus ve Ukraynalı abilerde, kardeşlerde öyle devasa paralar olduğu söyleniyor ki, rakamları duysanız dudağınız uçuklar.

Tabi bunlar; zengin göçmenler.

Gariban Suriyeliler, çulsuz Ruslar, beş parasız Ukraynalılar, kendi ülkelerinde Beşar Esad’ın, Putin’in, Zelenski’nin canlı savaş rehineleri olarak yaşamlarına devam ediyorlar.

Altlarındaki arabalardan, giyim kuşamlarından, yiyip içtikleri, bir gecede asgari ücret oranında hesap ödedikleri mekanlardan da anlaşılacağı üzere bizim buralara gelenler ultra zengin olanları.

Eminim; asgari ücrete talimken siyasete atılınca lüks otel, petrol istasyonu, restoran sahibi olan abilerimiz gibi bu paraları alın teriyle kazanmış (!) değil hiçbiri.

Pek çoğunu tenzih ederim, kaz gelecek yerden tavuğu esirgemeyip parayı bastırıp Belediye Meclisi’ne giren, yaptırdığı her binaya şak diye ruhsat alıp tak diye satan müteahhit abilerimiz, ablalarımız, kardeşlerimiz gibi alın teri ile de kazanıyor gibi değil hiçbiri.

Bir numaraları var, genç yaşta bu paralar öyle kolay kazanılmaz, ama şimdilik sır.

Peki, ne olacak Alanya’nın bu hali?

Sermaye çaktırmadan el mi değiştiriyor?

White City’liler dediğimiz krema tabakasının, çoğu Kıbrıs’ta veya paralı üniversitelerde kıytırık fakülteleri bitiren 20’li, 30’lu yaşlardaki evlatları etliye sütlüye dokunmadan şehrin sosyal yaşamının geri planında stabil bir hayat sürerken, dışarıdan gelen elin Ortadoğuluları, Rusları, Ukraynalıları şehrin yeni sahibi mi olacaklar?

Üç beş seneye bizim gariban üniversiteli çocuklar Lübnanlı, İranlı, Rus ve Ukraynalı işadamlarının yanında mı garsonluk, komilik yapmaya başlayacaklar.

“Lübnan’da namaz kaç rekat, Alanya sahillerindeki işletmelerde devamlı harekat” sloganları mı duyacağız, kentin gizli muhabbet ortamlarında.

İngilizce ve İskandinav diliyle yazılan tabelaların yerini Arapça ve Rus tabelaları almaya devam mı edecek?

Peki, krizi derinlemesine hissetmeye başlayan bizim yerli vatandaş parasını nereye harcıyor, hangi sektörler revaçta, hangileri dibi yaşıyor, gelin biraz nostalji yapıp geçmişi ve bugünü birlikte inceleyelim.

Çocukluğumun Alanya’sında en gözde sektörler; otelcilik, dericilik ve kuyumculuktu.

Oteli olan adama ister şaşı ister sağır, ister kumarbaz ister alkolik olsun, gözü kapalı kız verildiği, saygıda kusur edilmediği yıllardı. 90’lardan söz ediyorum.

Oteli, derici veya kuyumcu dükkanı olanlar el üstünde tutulur, isimleri filanca derneklerin, kulüplerin, falanca meslek odalarının, siyasi partilerin yönetimlerinde, belediye meclisi listelerinde en baş sıraya yazılırdı.

“Para” ve buna paralel “Güç” onlardaydı çünkü.

Alanya Lisesi’nden mezun olup peşi sıra Alanya’daki ünlü bir dericide çalışmış eski bir turizm personeli olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, her akşam kazanılan paralar öyle cüzdanla veya çantayla değil, çuvalla, hatta çuvallarla taşınırdı patronun ofisine.

Şehrin “jet sosyetesi” olarak konumlandırılan ve “kapalı devre bir hayat” yaşayan otelciler pek insan içine çıkmadığından, birkaçının fotoğrafını, ismini cismini ancak gazetelerde, eğer demeç verirlerse televizyon ekranlarında falan görürdük.

Otelci demek, “Şehrin TÜSİAD heyeti” demek, ALTİD demek, “Ağalar Kulübü” demekti.

Günümüzde siyasi konjonktür sebebiyle olsa gerek suya sabuna pek dokunmayan ALTİD, bir dönem kodu mu oturtur, Türk medyasının amiral gemisi Hürriyet Gazetesi’ne “Devlet’i arıyoruz” diye tam sayfa ilanlar verirdi.

Misal, çarşı merkezindeki orta şekerli turistik bir kuyumcuya karı koca Alman bir çift girdiği anda kepenkler anında kapatılır, içeriye ikinci bir müşteri alınmaz, Alman müşteriler “yoğun bakım”a alınır, bir dedikleri iki edilmez, açlarsa en afilisinden yemek, susamışlarsa en kralından içecek getirtilir, hatırı sayılır bir alışveriş yaparlarsa da, kuyumcunun sahibinin klimalı son model otomobiliyle önce iyi bir diskoya götürülür, yedirilip içirildikten sonra da otellerine kadar bırakılırlardı.

Misal bir derici dükkanına cüzdanı şişkin İskandinav bir aile girdiği anda o dükkanda adeta hayat durur, personel o ailenin etrafında adeta pervane olur, anneye babaya ayrı, çora çocuğa ayrı, hatta memleketlerindeki eşe dosta, baldıza bacanağa bile deri ceket, deri mont satılırdı.

Şimdi kriz yaşadığımız, son yıllarda Alanya’ya pek gelmeyen Avrupalılarda o zamanlar para vardı azizim, para.

O zamanlar ne yoktu Alanya’da, biliyor musunuz?

Hafızayı fazla zorlamayın, ben söyleyeyim.

Misal, otellerde “Her Şey Dahil Sistemi” yoktu.

Oteller, sadece geceleri yatılan odalardan, belki disko veya restoran çıkışı odaya varmadan önce bir iki drink alınan barlardan ibaret mekanlardı.

Kim icat ettiyse, bu “Her Şey Dahil Sistemi” büktü belimizi.

Bilen bilir, Her Şey Dahil’i yanlış anlayan turistlerle uğraştık, boğuştuk kaç sene.

Misal, Alanya’daki ismi lazım değil, beş yıldızlı bir otele Her Şey Dahil Sistemi paketiyle gelen Rus bir aile, Atatürk Bulvarı üzerindeki ünlü bir pastanede saatlerce yemiş içmiş, hesap ödemeden kalkarken kollarına yapışıp adisyonu uzatan garsona, “Ne parası lan! Biz Her Şey Dahil paketiyle geldik. Para mara yok” demiş, civarda dükkanı olan bir iki esnaf bakmış ki ortam gerilecek, hemen polise haber verilmiş, karakoluydu ifadesiydi derken, iş sonradan ortaya çıkmıştı.

İşini düzgün yapanları tenzih ederim, otellerin neredeyse tamamında gece saat 23.00’ten sonra Her Şey Dahil Sistemi bittiği için 22.59’a kadar merdiven altında patatesten imal edilen beleş votkayı, yüzde 80’i sudan imal edilen fıçı birayı içip körkütük sarhoş olan, yetmezmiş gibi tam Her Şey Dahil saati biteceği anda alabildiği kadar alkol bardağını kapıp soluğu odasında alan, içmeye burada devam edip alkol komasına giren turistleri de çok görüntüledik, hastane köşelerinde.

Diyeceğim o ki, kim icat ettiyse ve şehre girmesine kim izin verdiyse bu Her Şey Dahil Sistemi’ni, gidip onun yakasına yapışalım, ondan hesap soralım.

Başta dedik ya, “eskiden en popüler meslekler otelcilik, dericilik ve kuyumculuktu” diye.

Gelelim günümüze…

Artık simitçiyle çaycı, çiğköfteciyle tavukçu, dönerciyle ayrancı dönemi başladı.

Artık ekonomimiz “dönerci açmayanı dövüyorlar” seviyesine indi, o kadar diyeyim, gerisini siz anlayın.

Para şimdi onlarda var azizim.

“Soslu Tavuk”, “Pıtır Kanat”, “Hötür Burger”, “Çıngıraklı İnek”, kısacası salla sallayabildiğin bir mekan ismi, kafası çalışan bir iç mimara şekilli bir mekan hazırlat, koy tavuğu patatesi, daya kolayı gazozu, al sana en popüler mekan.

Sonra buldun mu bi Arap, bi Rus veya bi Ukraynalı müteşebbis, çak üç beş milyon liraya, yan gel yat, keyfine bak!

Ha, bir de emlakçılık sektörünü es geçmeyelim.

Mahalle aralarında yerli vatandaşa 2+1 ev kiralayan, 20 metrekare dükkanda elektrik parası çok gelmesin diye klimayı bile açmayan, çoğu memur emeklisi emlakçı amcalarımızdan söz etmiyorum.

Günümüzün en popüler mesleklerinden biri de lüks konutlar satan emlakçılıktır.

Adeta beş yıldızlı otellerin lobileri gibi dizayn edilen, içeride Best Model Of The World yarışmasında finale kalmış hanım kızlarımızın kopyası personel çalıştırılan, önünde milyonluk vip minibüslerin, otomobillerin çekili olduğu emlakçılardan söz ediyorum.

Para, güç, popülarite artık onlarda…

Otelcilik, dericilik, kuyumculuk, simitçilik, dönercilik, lokma tatlıcılığı out!

Müteahhitlik, emlakçılık in!

(Laf söz olmasın, medyaya düşmeyelim diye akrabalarının, kardeşinin, oğlunun, kızının, eşinin dostunun üzerinden gizli gizli müteahhitlik yapan siyasileri, devlet memurlarını ve bürokratları da başka bir gün sizlerle konuşacağız.)

Buradan gençlere sesleniyorum.

Üniversite sınavına girip kazanırsanız, ana babadan da para kıt geliyorsa, eğitim hayatınız boyunca en fazla sigortasız ve “part taym” adı altında bin – bin beş yüz Türk papeline bi Lübnanlının, Rus’un, Ukraynalının sahibi olduğu simitçide, tavukçuda, dönercide çalışırsınız.

Yok, gözü karartır da bi tavukçu, dönerci veya simitçi açarsanız, hayatınızın kurtulma olasılığı yüzde 82,4’tür, benden hepinize birer abi tavsiyesi.

Hele emlakçı açıp da yabancıya bir iki daire satarsanız, çayın taşıyla elin kuşunu vurma formülüyle bir iki ayda köşeyi dönersiniz.

(Şaka diyorum. Siz yine de okuyun. Günümüzde pek kıymeti harbiyesi kalmasa da eğitim, bilgi her şeydir. Elinizde bir diploma, kolunuzda bir altın bilezik olsun.)

Özetleyecek olursak…

Alanya’da sermaye gizlice el değiştiriyor ve şehrin “önemli” ağabeyleri ile “değerli” makam sahipleri bu durumu sadece seyrediyor.

Kümesten az büyük evleri 100 bin Euro’ya satan siyasetçiler, meclis üyeleri, sivil toplum örgütü yöneticileri var bu şehirde.

“Bir Türk vatandaşı bu şartlarda nasıl ev alacak?” diye sorduğunuz, sitem ettiğiniz adamlar yönetiyor bu şehri ve o milyon Euro’luk evleri, dükkanları satanlar da onlar!

Ve ne yazık ki sermaye gizlice el değiştirirken, beş senede bir oy hakkı olan sizler bunu sadece seyrediyorsunuz.

Bilmem anlatabildim mi?

İyi seyirler diliyor, buraya kadar okuma sabrınız ve anlayışınız için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

(BİTTİ)

    Özkaya Sigorta

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.