Yapılması gereken öğretmenleri statülerine göre sınırlandırıp, birbirine rakip haline getirmek değil, öğretmenler arasında halen var olan sözleşmeli, kadrolu, ücretli öğretmen ayrımlarına son veren ve kadrolu çalışmayı esas alan düzenlemeler yapmaktır. Tasarıda aday öğretmenlere yönelik adaylık sınavının kaldırılması bir müjde olarak sunulurken, değerlendirmenin; Adaylık Değerlendirme Komisyonu’na devredilmesi, aday öğretmenlerin iş güvencesine yönelik büyük bir tehdit anlamını taşımaktadır. Bu düzenleme ile atamalarda yoğun olarak gündeme gelen mülakat-torpil uygulamalarının yeniden gündeme gelmesi, arşiv taraması ve güvenlik soruşturması gibi uygulamalar üzerinden yeni mağduriyetlerin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır. Kanun tasarısı hazırlanırken 5 Ekim 1966 yılında kabul edilen, ILO-UNESCO ortak belgesi olan Öğretmenliğin Statüsü Tavsiye Kararı yok sayılmıştır. Türkiye tarafından da onaylanan Tavsiye Kararı öğretmenlerin toplumsal statüsüne yönelik olarak bugüne kadar atılmış en önemli ve kapsamlı adımdır.
Eğitim Sen olarak bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi beklenen Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı ile ilgili olarak, eğitim alanında örgütlü bütün sendikalara, sendikalı ya da sendikasız tüm eğitim emekçilerine ortak tepki göstermek adına çağrıda bulunuyoruz. Bugün bizleri farklı statüler üzerinden bölmek isteyenlere karşı birlikte hareket etmezsek, hiçbir meslektaşımızın onaylamadığı bu düzenlemeyi geri çektiremezsek, yarın daha büyük saldırıların hedefi olmamız kaçınılmaz olacaktır. Eğitim-Sen olarak, Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi, burada sizlerin huzurunda bir kez daha tekrarlamak istiyoruz; Eğitim emekçilerinin bilgisi ve önerileri dışında hazırlanan, onların temel haklarını ve taleplerini içermeyen Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı derhal geri çekilmelidir. Bir meslek kanunu hazırlanacaksa, sadece öğretmenlerin değil tüm eğitim emekçilerin hakları ve taleplerini güvence altına alan yeni bir düzenleme yapılmalıdır.”