0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Kana kırmızı rengi veren madde nedir sorusuna “Vişne, şalgam, domates suyu” diye cevap verenlerin olduğu, Allah’ın 99 adını sayamayan sarıklıların tapıldığı, şeyhlerinin torununun sünnetinden sonra arta kalan et parçasını ipe takıp sevap kazandığını sanıp öpenlerin bile olduğu, çalışanın değil parası olanın baş tacı olduğu, “ne yapacaksın okuyup da, git bir partiye takıl. Vezir de olursun sadrazam da” denilen bir yerde bilim ve ilimle uğraşanların desteklenmediği de düşünülürse bu yanıtları almamız hiç şaşırtıcı gelmiyor.

Dünya aşı bulmaya uğraşırken, bizim insanımız da karantinadan kaçmaya çalışan hacıları aramakla uğraşıyor.

“Ben öleceksem sen de öl” diyen, üstelik Kabe’den dönen bir şahsın polise tükürmesi, karantinada kaldığı yeri beğenmeyip ahıra benzetmesi, alışkanlıklarından vazgeçemediğinden mi, yoksa virüsten daha tehlikeli olan cahilliğinden mi, ya da panik halinde olmasından dolayı ruhsal durum bozukluğu mu, bunu ayırt edemez hale geldik.

Bir de 60 yaş üstü Covid-19 denilen bu virüsten etkilenecek kesim var ki tamamen kendilerini dışlanmış hissediyorlar.

Dün telefonla konuştuğum bir yaşlı tanıdığımın sözleri ise düşündürücü:

“Sanki bu virüs biz yaşlıların toptan ölmeleri için hazırlanmış. Elbette bizler gençler kadar dinamik olmayabiliriz ama biz yeni nesilden daha sağlıklı beslendik, temelimiz iyi atıldı, baktılar ki ölüm yaşı uzuyor, ölmemiz için uğraşıyorlar. Halbuki bilmezler, ölümden değil sonrasında bizi yıkamadan kireçleyip bir yerlere gömecekler. ‘Hastalıktan öldü’ diye cenaze namazımız kılınmayacak, mezarımıza gelen olmayacak korkusu bizdeki. Gençlerimiz yaşasın, biz yaşamışız yaşayacağımız kadar.”

Belli yaş kesiminin riski daha fazla olduğu için yapılan tüm uygulamalar desem de, bunları biliyoruz zaten deyip yine de hüzünlü bir sesle hoşça kal deyişi hala kulaklarımda.

Onları yalnız bırakmayalım. İhtiyaçlarını karşılayalım. Onları sevdiğimizi hissettirelim. Bugün 3 yaşındaki bir çocuk bile, “Beni öpmeyin, korona var” diyorsa, her şeyi daha iyi bilen büyüklerimizin ruhsal durumunu bir düşünelim, içlerinde neler yaşıyorlar.

Yalnız bırakmayalım.

Sosyal medyada dönen yalan haberler ise insanı hem güldürüyor, hem de düşündürüyor.

-İnsanlığın kaderi Wuhan 2019 seminerindemi belirlendi?

-Silvia Brown’un”End of day’s”Günlerin sonu kitabında;2020 deki bu virüsten bahsedilmesi,

-2018 yılında yayınlanan”Secret Terrius”adlı dizinin 10.bölüm 53.saniyede geçen bahsedilen mutasyona uğramış korona virüsünden bahsedilmesi.

Biraz da sizi gülümseteyim.

-60 yaş üzerinde ölüm riskinin arttığını öğrenen insanlar, yaş küçültmek için nüfus müdürlüklerine akın etti.

Bizler bu şekilde yaşamaya devam edersek, koronadan değil kalp krizinden çıkacağız ebedi yolculuğa. Her sene bir illet oluyor. Domuz gribi, kuş gribi, savaş, terör saldırıları, Çernobil, daha niceleri.

Senaryolar bitmez ve her zaman bunları yazanlar, bir de oynayan figüranlar vardır.

Öyleyse uyarıları göz ardı etmeden, gerekeni yaparak, hem kendimizi hem de sevdiklerimizi koruyalım.

Bir kaba su doldurun, kapağını kapatın, sonra ateşe koyup kaynatın. Su kabı patlatır. Tam da bu haldeyiz.

Evine ekmek götüremeyen bunca işsiz çaresizken, birçok insan zor durumda kara kara düşünürken, bunu da atlatmak zorundayız.

Yardıma ihtiyacı olanların yanında olalım, eski komşuluklarımıza dönelim, yemeğimizi paylaşalım, fırsatçılık yapmayalım, birlik olalım, kurallara uyalım.

“Her sıkıntının arkası ferahlıktır” diyelim, ferahlığa ulaşınca da yaşadıklarımızdan ders alarak davranalım. Eğitime daha fazla önem verelim. Kendi üretimimizi kendimiz yapalım. Fabrikalarımızı açalım, bilim insanlarını destekleyelim.

Bütün bunların nedeni, hızla çoğalan dünya nüfusu, çevre katliamları, sonrasındaki iklim değişikliği ve mutasyona uğrayan bir sürü virüsle dünya nüfusunu dengelemek.

“Evde kal, zorunlu durumlar haricinde evden çıkma” demek zor ama uygulamak sizin elinizde.

Sevgiyle kalın ki sağlığınız yerinde olsun.