0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Geçen yazımda suyun öneminden ve alınması gereken önlemlerden bahsetmiştim.

Bu konunun önemli olduğunu görsel ve yazılı basından günlerdir okuyor, dinliyoruz.

Yazımdan sonra çevremden aldığım yorumlardan anladığım kadarıyla, birçok arkadaşımın uyguladığını ve bazılarının da bundan sonra uygulamaya başlayacaklarını söylemesi sevindirici.

Bu konuya bu haftaki köşe yazımda da devam etme gerekliliği duydum. O gün bugündür yine bölgemizde yağışlar bize küstü. Yanlış sulamalar ve doğayı katletmemiz sonucunda bu sonuç şaşırtıcı değil, üzücü.

Görsel basında doğayı katleden kişilerin ‘para uğruna onu yaptık, bunu yaptık’ diye reklam vermelerine bakmayın. Sadece çıkarları doğrultusunda değil, önlemler konusunda reklamlar yapmaları inandırıcı olurdu diye düşünüyorum.

Bu kandırmaca ve soyma düzenine içimiz kararmadan, gözlerimiz sulanmadan bakamaz olduk. Kendimizi kandırmadan suyu tedbirli kullanmanın ve su ile barışık yaşamanın adımlarını atmak zorundayız.

Bunca olumsuzluklara rağmen doğru olanı yapmak gerekmektedir.

Hadi yine kendimizi tasarruflu su kullanmaya yönelik toprağımıza, suyumuza sahip çıkalım.

Bireylerden önce yetkililerin uygulama zorunluluğu olan tedbirlerden bahseden Türk Meteoroloji Afet Yönetimi yöneticisi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun kentlerde kuraklıkla mücadele yazısından örneklerle başlayalım:

-Yeraltı ve yerüstü su seviyeleri toprak nemi yağmış, yağacak yağmur buharlaşma miktarları bitki örtüsünün durumu ve indekslerle su ve kuraklığı tek elden izleyebilecek. Belediye meteoroloji birimi kurulmalı, 1 Ekim su yılı başında (mali yılbaşı 1 Ocak gibi) her yıl devreye girecek kentin su bütçesi hazırlanıp yürürlüğe girmeli.

-Kentin su bütçesindeki açıkları zamanında kapamak için önceden tüm paydaşlarla belirlenmiş olan önlemleri içeren kent kuraklıkla mücadele planı yapılıp uygulanmalı (su bitince yapacak bir şey kalmaz yani suda sadece risk yönetimi vardır, kriz yönetimi yoktur )

-Özellikle binaların çatılarından gelen yağmur suyu hasadı ile kullanım suyu olarak değerlendirilmesine yönelik mevzuat düzenlemeleri yapılarak ceza yerine bu uygulamaya teşvik edilmeli.

-Kent ve çevresinde kullanılabilecek su kaynakları küresel iklimden nasıl etkileneceği belirlenerek kentlerin ideal nüfus ve sanayi kapasitesi hesaplanmalı, böylece su arz ve talep dengesi kurularak kent planlanmalı, çünkü sürekli talebi yönelmek mümkün değildir.

-İçme suyu ile kullanma suyu birbirinden ayrılmalı, büyük masraflar ve emekle getirilen, arıtılan suyun araba ve bu gibi yerlerde yıkamada kullanımı mümkün olduğunca engellenmelidir.

-Yağmur bombası gibi dünyanın hiçbir yerinde çare olarak kullanılmayan gerçek çözüm erteleyerek dışa bağımlı radikal bilim dışı boş söylem ve uygulamalara prim verilmemeli.

Hocamız çok güzel anlatmış. Bunlar uygulandığında su tasarrufunda ne kadar yol alacağız düşünebiliyor musunuz. Bunun için belediyelerin ve yetkili kurumların becerilerini ortaya koyması gerekiyor.

Şimdi biraz da tarımda kullanılan yer altı sularının ne kadar önemli ve dikkatli kullanmak zorunlu üzerinde durmak isterim.

Dünyada yeraltı sularının yüzde 65’inin tarımsal sulama, yüzde 25’inin içme ve kullanma suyu, yüzde 10’unun da endüstri suyu olarak kullanıldığını söylesem inanır mısınız?

Bir de yeraltı sularının göl, akarsu, jeolojik, jeotermal alan etkileri düşünülürse bu yapay kirlenmeler aşırı çekim doğal sistemi bozan tarımsal sulamaların tasarrufu ve akıllıca kullanılması gerekliliği doğmuyor mu?

İnsanoğlunun suyu doğadan ödünç aldığını ve döngüsünü tamamladıktan sonra tekrar geri verdiğini unutmayın. Bunun için zor ve uzun süreci tasarrufu sağlayarak bekleyin.

Aşırı sulamanın toprak erozyonuna, toprağın tuzlanmasına neden olabildiğini unutmayalım ve yeraltı sularını da kullanırken sınırlı kullanmaya çalışalım.

Bölgenin durumuna göre çok su isteyen değil, toprağın su ihtiyacının en az olduğu bitki ve tarım ürünlerini tercih edelim.

Susuz kalmayın, tasarrufta kalın.